Meteorolojik Afetler Şube Müdürü Abdullah Ceylan, kuraklığın, 31 doğal afet içerisinde etkisi ve şiddeti en güçlü afet olduğunu belirterek, buna rağmen Türkiyeʹnin hala bütün sektörleri içine alan bir Kuraklık Yönetim Planıʹnın bulunmadığını söyledi.
Ceylan, kuraklığın ˮYağışların, kaydedilen normal seviyelerinin önemli ölçüde altına düşmesi sonucu arazi ve su kaynaklarının olumsuz etkilenmesi ve hidrolojik dengede bozulmalara neden olan doğal olayˮ şeklinde tanımlandığını aktardı.
Kuraklığın, önce meteorolojik olarak başladığını, normalin yüzde 30 altında yağış görüldüğünde kuraklıktan bahsedildiğini vurgulayan Ceylan, ˮTarımsal anlamda, bu yağış düşüklüğü zamanla devam eder ve asıl bitkinin ihtiyaç duyduğu dönemde de yağış azlığı meydana gelirse bu tarımsal kuraklığa dönüşmeye başlar. Daha sonra akarsuların debisi düşmeye başlar, su miktarı azalır, hidrolojik kuraklık başlarˮ diye konuştu.
Kuraklık süresinin uzamasıyla, sosyoekonomik kuraklık olarak adlandırılan, toplumsal huzursuzluk, kıtlık ve salgın hastalıkların görüldüğünü ifade eden Ceylan, nüfus artışı, göçler, şehirleşme ve teknolojik faktörlerin, sosyoekonomik kuraklığın etkisini artırdığı bilgisini verdi.
-ˮKuraklık Türkiyeʹde çok gözlenen bir afetˮ
Türkiyeʹdeki ortalama yağış miktarının 640 milimetre civarında olduğunu, ancak bunun düzenli dağılmadığını dile getiren Ceylan, bir tarafta 250 milimetre, diğer tarafta ise 2 bin 500 milimetrenin üzerinde yağış görüldüğünü aktardı. Yağış dağılımına bakıldığında Türkiyeʹnin üçte ikisinin kurak ve yarı kurak alanlardan oluştuğunu aktaran Ceylan, bu nedenle kuraklığın, Türkiyeʹde çok görülen bir afet olduğuna dikkati çekti.
Türkiyeʹnin her tarafında yaşanabilecek kuraklığın, bazı bölgelerde daha etkili olabileceğini anlatan Ceylan, en fazla kuraklık afetinin yaşandığı bölgelerin Konya, Karaman, Nevşehir arası, Sivas, Erzurum, Kars, Şanlıurfa, Malatya, Balıkesir, Van, Tunceli ve Çorum olduğunu söyledi.
-Önemli kuraklıkların görüldüğü yıllar
Ceylan, Türkiyeʹde 1920ʹlerden itibaren oldukça şiddetli, geniş kapsamlı ve ülkenin büyük bölümünü etkileyen kuraklıklar yaşandığına işaret ederek, ˮ1926 ve 2007 yılları arasındaki son 82 yıllık dönemde, 1926-27-28-29-30, 1932-33-34, 1941, 1944-45, 1950, 1953, 1956, 1959, 1968, 1973, 1977, 1984, 1992-93-94, 2000, 2001, 2003-04, 2006-07 şiddetli kuraklıkların gözlendiği yıllardırˮ dedi.
Osmanlı dönemindeki kayıtlara bakıldığında da son 350 yıllık dönemde, 1757, 1759, 1761, 1763, 1768, 1789, 1794, 1802, 1813, 1815, 1830, 1834, 1840, 1849, 1852, 1861, 1870, 1878-79-80, 1886-87, 1890 ve 1909ʹun kurak yıllar olarak tespit edildiğini hatırlattı.
Kuraklık afetinin, milattan önceki dönemlerde de gözlendiğini dile getiren Ceylan, Hititlerin yok olmasında, Türklerin Orta Asyaʹdan göç etmesinde, Anadoluʹdaki Celali isyanlarının çıkmasında kuraklığın etkili olduğunu savundu.
Ceylan, ˮKuraklık, hiç de küçümsenmeyecek bir felakettir, 31 doğal afet içerisinde etkisi ve şiddeti en güçlü olanıdır. Depremden çok daha öndedirˮ ifadesini kullandı.
-Kuraklık Yönetim Planı
Tarihten günümüze kuraklıkla mücadele yöntemlerine de değinen Ceylan, resmi kayıtlara göre, bilinen ilk Kuraklık Yönetim Planıʹnın, İncilʹdeki Hazreti Yusuf olayı olduğunu aktardı.
Hititlerʹin, M.Ö 1250 yılında, kuraklıkla mücadele kapsamında yaptıkları barajın, dünyadaki ilk baraj olduğunu belirten Ceylan, bu dönemde suyu kirletenlerin ölümle cezalandırıldığını ifade etti. Ceylan, Osmanlı döneminde de kuraklıkla mücadele amacıyla su kaynaklarının bulunduğu yerlerde ağaç kesenlerin at ve arabalarına el konulduğunu, müebbet kürek cezasına çarptırıldıklarını, buna göz yuman kamu görevlilerinin de aynı cezayı aldıklarını dile getirdi.
Meteorolojik Afetler Şube Müdürü Ceylan, Türkiyeʹde, 1990ʹdan sonra kurak alanların genişlemeye başladığını vurgulayarak, Türkiyeʹnin, hala bütün sektörleri içine alan bir Kuraklık Yönetim Planıʹnın bulunmadığına dikkati çekti.
Üye olan herkese 30 TL ve üzeri siparişlerinde kullanabilecekleri 5 TL hediye !!! |